Bu yazıda Haşaşiler tarikatı ve Haşhaşilerin lideri Hasan Sabbah'tan bahsettik. Eğer okumak isterseniz Haşhaşiler ile ilgili olan, daha çok Ömer Hayyam'dan bahseden bir kitap olan "Semerkant" adlı kitaba göz atabilirsiniz...
Hasan Sabbah Kimdir?
Hasan Sabbah |
Kum kentinde 1050’li yıllarda doğan Hasan Sabbah’ın hikayesi ünlü şair Ömer Hayyam ile bir handa oda arkadaşı olarak tanışmasıyla başlar. Ömer Hayyam, hana geldiğinde kalacak oda bulamamıştır ve her oda doludur. Ama Hancı, onun gibi bir şahsiyeti misafir etmek istediğinden kendisine Hasan Sabbah ile aynı odayı vermiştir.
Hasan Sabbah, Hayyam odaya girdiğinde onun giyim kuşamından
dolayı Hayyam’ı İsmaili sanmıştır. Kendisi İsmaili olduğunu söylemeden ona “Sen
İsmaili misin? Buralarda İsmailileri pek sevmezler. Dikkat et.” diye uyarıda
bulunmuştur. Ömer Hayyam kendisini tanıttıktan sonra aralarında bir sohbet
başlamıştır. Her ikisi de buldukları bütün kitapları okumuş, ilim peşinde
koşmuş insanlardır. Hayyam sorarken Hasan Sabbah cevaplamıştır.
Ömer Hayyam |
Bir gün Ömer Hayyam’ın yolu Nizamülmülk ile kesişmiştir ve
Hayyam bilgeliğinden ötürü Melikşah’ın sarayına girmeyi başarmıştır. Melikşah
ülkede ayaklanma olması durumundan ve İsmaililer’e karşı önlem almak için Nizamülmülk’ten bir
istihbarat birimi kurmasını istemiştir. Nizamülmük de hemen Hayyam ile durumu
konuşmuş, kendisinden ricada bulunmuştur. Fakat Hayyam, böyle işlerle
uğraşamayacağını kendisinin bilim ve sanat adamı olduğunu söyleyerekten yerine
Hasan Sabbah’ı önermiştir. Nizamülmülk bu öneri üzerine Hasan Sabbahı istihbarat
biriminin başına getirmiştir. Fakat başlarına geleceklerden bihaber….
Hasan Sabbah çok başarılı işler sergilemiş, sarayda olan
biten herşeyi öğrenip Melikşah’a rapor ederek onun gözüne girmeyi başarmıştır.
Birgün Nizamülmülk ile Hasan Sabbah’ın arası açılmıştır. Yerine kaptırmak
istemeyen Nizamülmülk, Melikşah’tan yıllık istihbarat raporunu istemesini
söylemiştir. Bu raporu Nizamülmülk’ün oyunu ile yanlış ve eksik teslim eden
Hasan Sabbah artık Melikşah’ın gözünden düşmüştür. İş onun idamına kadar
gitmiştir. Kendisini Hayyam kurtarmış, cezasını sürgüne çevirtmiştir…
İntikam hırsıyla ve İsmaili mezhebinin gerekliliği ile tüm
dünyada gezen Hasan Sabbah yüksek ikna kabiliyeti, bilgeliği ve güçlü karakteri
sayesinde gizli bir tarikat kurmuştur. İsmaili mezhebine mensup olan bu tarikat
bir suikast timi haline gelmiş ve ölüm makineleri yetiştirmeye başlamıştır. Verilen
eğitimlerde suikastçiler birer ölüm makinesi dönüşmüştür.
Onlara “Fedayin” denilmekteydi. İnanışlarına göre, kendisine
görev verilen suikastçi hedefi öldürmek zorundaydı. Ayrıca bu görev onun kendi
ölüm emriydi. Haşhaşilerin anlayışına göre bir suikastçi görevini yerine
getirip ölmeliydi. Bu yüzden hiçbir fedayinin ölüm korkusu yoktu başarısız olma
ihtimali çok düşüktü. Bu fedayinler Müslüman oldukları için kendilerini
öldüremezlerdi. Hedeflerini öldürdükten sonra kaçmayıp, olay yerinde ölümün
kendilerini bulmasını beklerlerdi. Bazı deyişlere göre Hasan Sabbah, göreve
giden fedayinlere ölümden korkmamaları için uyuşturucu madde vermekteydi. Bu
uyuşturucu maddenin “afyon” olma olasılığı pek mümkündür. Afyon, haşhaş adlı
bitkinin kapsülünden yapılan bir uyuşturucu maddedir. İsimlerinin de bu yüzden
haşhaşiler olduğu düşünülmektedir…
Alamut Kalesini ele geçirdikten sonra Haşhaşiler’in ilk
suikast görevi Nizamülmülk’ü öldürmek olmuş ve görev başarılı bir şekilde tamamlanmıştır.
Haşhaşiler sadece Selçuklu Devleti’ne karşı değil, tüm dünyada suikast
eylemlerinde bulunmuştur. Birçok haçlı komutanına suikast düzenlemişlerdir.
Hasan
Sabbah 74 yaşında Alamut Kalesi’nde yatağında
öldükten sonra Haşhaşiler’in başına Raşidüddin Sinan el-İsmaili geçti. O dönem Selahaddin Eyyubi İsmaililer için tehdit oluşturmaktaydı. Sinan
onu uyardı, fakat Selahaddin Eyyubi uyarıyı dikkate almamış, hatta bir ordu ile
Haşhaşiler’in üzerine yürümüştür. Ciddi olduğunu göstermek isteyen Sinan, o
efsane planı devreye sokmuştur. Bir gün Selahaddin Eyyubi uyandığında yanı başındaki taş bir sehpada bir kağıtla
birlikte sehpaya saplanmış bir hançer buldu. Notta ''Ecel bizim elimizdedir,
biz senin ölmeni istemiyoruz.'' yazmaktaydı. Bu da yetmemiş, Sinan Selahadin
Eyyubi’ye bir fedai göndermiştir. Fedai
Selahaddin Eyyubi’ye sadece onun bileceği bir şey söyleyecekti. Bunun
için odadaki herkesin dışarı çıkmasını istemiştir. Eyyubi’nin evladı gibi gördüğü 2 koruması hariç herkes
odadan çıkmıştır. Bu iki korumadan hiçbir şey saklamamıştır. Onlara olan güveni
tamdır. Fedai “Demek onlara çok güveniyorsun..” der ve Selahaddin Eyyubi’ye
kendisini öldürmesi için korumalarına emir vermesini söyler. Emri veren
Eyyubi’nin emri korumalar tarafından uygulanmaz. Fedai bunun üzerine ‘’ Ya ben
onlara seni öldürmelerini söylersem?” der ve korumalar bunun üzerine tereddüt
bile etmeden kılıçlarını çıkartırlar.
Artık Eyyubi, Haşhaşiler’in kendisine herkesten daha çok yakın olduğunu
anlamıştır ve o günden sonra hiçbir İsmaili ile uğraşmamıştır….
KAYNAK:
Engin Deniz Videoları - Youtube
Cavit Pancar - Youtube
Vikipedi
Engin Deniz Videoları - Youtube
Cavit Pancar - Youtube
Vikipedi
0 Yorumlar